Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Selim Kocabora, glokomun genellikle sinsi seyreden bir grup göz hastalığı olduğunu vurgulayarak, glokomun, optik sinirde hasara neden olan ve genellikle göz içi basıncının artmasıyla ilişkilendirilen bir hastalık olduğunu söyledi. Prof. Dr. Kocabora, glokomun dünya genelinde geri dönüşü olmayan görme kaybına yol açabilen önde gelen hastalıklardan biri olduğunu belirtti.
Glokomun sinsi seyir gösterdiğini ifade eden Prof. Dr. Kocabora, özellikle ileri yaş, yüksek göz içi basıncı, pozitif aile öyküsü, ince merkezi kornea kalınlığı, diyabet ve hipertansiyon gibi damar hastalıkları ile uzun süreli kortizonlu ilaç kullanımının, glokom için risk faktörleri arasında yer aldığını aktardı. Açık açılı glokomun en yaygın tür olduğunu ve genellikle hastaya belirti vermeden görme kaybına yol açtığını belirten Prof. Dr. Kocabora, erken teşhisin glokomun tedavisi ve görme kaybının önlenmesi açısından hayati önem taşıdığını sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Kocabora, çocuklarda görülen glokomların genellikle doğumsal veya travmatik nedenlere bağlı olduğunu belirterek, bu durumların da erken teşhis ve tedavi gerektirdiğini ifade etti. Glokomun tedavisinde göz içindeki basıncın düşürülmesi ve optik sinire olan hasarın azaltılmasını hedefleyen çeşitli yöntemlerin kullanıldığını belirten Prof. Dr. Kocabora, tedavinin glokomun türüne, şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak belirlendiğini söyledi.
Göz Hastalıkları Uzmanı, glokom hastalarının düzenli kontrolleri aksatmamaları ve hekim tavsiyelerine uymalarının, görme kaybı riskini en aza indirmek adına önemli olduğunu vurgulayarak, glokom hastalarının genellikle her 3 ila 6 ayda bir kontrol edilmeleri gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Kocabora, kontroller sırasında göz içi basıncının ölçülmesi, optik sinirdeki değişikliklerin değerlendirilmesi, görme alanı ve OCT tetkiklerinin yapılmasının tedavi planını düzenlemede yardımcı olduğunu ifade etti. Glokom hastalarının düzenli kontroller ve tedaviye uyumlu devam etmeleri halinde, görme kaybının minimize edilebileceğini ve hastalığın etkilerinin kontrol altına alınabileceğini sözlerine ekledi.