Türkiye ile Mısır arasında ki müzakerede ikici tur başladı. Bugün ve yarın gerçekleşecek olan müzakerede konu Doğu Akdeniz ve Libya.
Doğu Akdeniz ve Libya, bölgesel açıdan bakıldığında iki ülkenin doğrudan rekabet halinde olduğu ve bir uzlaşma yaşanması durumunda iki ülkenin de kazançlı çıkabileceği başlıca iki alan olarak öne çıkıyor.
İLK MÜZAKERE KAHİRE’DE GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİ
Türkiye-Mısır ilişkilerinin yumuşayabileceğine ilişkin ilk sinyallerin kamuoyuna yansımasının üzerinden bir yıl geçti. İstihbarat düzeyinde başlayan temasların sonuç vermesiyle görüşmeler diplomatik alana taşınmış ve 5-6 Mayıs 2021’de Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan bir heyet Mısırlı meslektaşları ile Kahire’de görüşmüştü.
ÖNCELİK DOĞU AKDENİZ VE LİBYA
Bu görüşmelerde son dönemde bir rekabet alanına dönüşen ve iki ülke için oldukça öncelikli konular arasında yer alan Doğu Akdeniz ve Libya başta olmak üzere, Irak ve Suriye gibi bölgesel meselelere ek olarak Türkiye’deki Mısır diasporasının domine ettiği ikili ilişkiler ve ticari konuların ele alındığı biliniyor.
MISIRLI MUHALİFLER KONUSU ÖN PLANDA
Siyasi/jeopolitik bağlamda Doğu Akdeniz ve Libya, ikili ilişkilerde ise ticaret hacminin artırılması ve Türkiye’de bulunan ve hemen her görüşü temsil eden Mısırlı muhalifler konusunun ön plana çıkması bekleniyor.
DÖRT AY SONRA İKİNCİ KEZ GÖRÜŞMELER GERÇEKLEŞECEK
Dört aylık sürenin ardından, Mısır Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin 7-8 Eylül tarihlerinde Türkiye’ye gerçekleştirecekleri ziyaret ve böylece ikinci tur görüşmelerin gerçekleşecek olması da tarafların ilişkilerin yeniden normalleşmesine olumlu yaklaştıklarına dair işaret niteliği taşıyor.
MISIR 2022’YE KADAR DENGEYİ SAĞLAMASI İÇİN DOĞU AKDENİZ’DE Kİ REZEVLERİ KULLANIMA SOKMASI VEKLENİYOR
Mısır’ın Doğu Akdeniz’de Türkiyesiz bir denklemin işlemeyeceğini görmesi ve Yunanistan’la imzaladığı anlaşmalarda Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate alması bu anlamda önemli bir gösterge. Türkiye’nin Libya hükümetinin yanında yer almasına rağmen Mısır’la karşı karşıya gelmemek için hassasiyet göstermesi ve 2020 yılının başından itibaren istihbarat düzeyinde üst düzey görüşmeler gerçekleştirmesi de tarafların karşılıklı olarak birbirlerinin hassasiyetlerini göstermiş olması açısından önem taşıyor.
Mısır’ın Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin hassasiyetlerini gözeten tavrını devam ettirmesi ve Libya’daki geçiş sürecinde olumlu rol oynaması de önem konular arasında sıralanıyor. Sürecin bu düzlemde ilerlemesinin hem Doğu Akdeniz hem Libya’da iki ülkeyi kazançlı bir noktaya taşıyacağı beklentisi hakim.
2022’ye kadar yeniden dengeyi sağlamayı hedefleyen Mısır’ın bu amacına ulaşabilmesi için Doğu Akdeniz’deki rezervleri kullanıma sokması bekleniyor. En büyük gaz sahası olan Zohr’a sahip olmasına rağmen bu rezervlerden yararlanamaması, Mısır’ın Doğu Akdeniz politikasını gözden geçirmesi gerektiğini gözler önüne seriyor.
DOĞU AKDENİZ’DEKİ DOĞALGAZ REZEVLERİ MISIR İÇİN ÖNEMLİ
Özellikle Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerinin kullanımı Mısır açısından bir hayli önem taşıyor. Mısır 2000’li yılların başında Arap doğalgaz hattı üzerinden İsrail, Suriye ve Ürdün’e gaz satarken 2012 sonrasında ithalatçı konumuna düştü. Elektrik üretiminin de doğalgaza bağlı olduğu düşünüldüğünde Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerinin çıkarılması ve kullanılmasının Mısır ve Türkiye açısından önemi ortaya çıkıyor. 2022’ye kadar yeniden dengeyi sağlamayı hedefleyen Mısır’ın bu amacına ulaşabilmesi için Doğu Akdeniz’deki rezervleri kullanıma sokması gerektiği düşünülüyor.
TÜRKİYE İLE GERÇEKLECEK BİR İŞ BİRLİĞİ EKONOMİK ÇIKTILAR SAĞLAYACAK
İki ülke arasındaki ticari ilişkilerin analizini yapan uzmanlar, en büyük gaz sahası olan Zohr’a sahip olmasına rağmen bu rezervlerden yararlanamaması, Mısır’ın Doğu Akdeniz politikasını gözden geçirmesi gerektiğini gözler önüne seriyor. Dolayısıyla Doğu Akdeniz’de Türkiye ile gerçekleşecek bir iş birliği iki ülke için de önemli ekonomik çıktılar sağlayacağını savunuyor.
MISIR İLE TÜRKİYE ARASINDAKİ EKONOMİK İLİŞKİLER TOPARLANMA SÜRECİNDE
Türkiye-Mısır arasındaki ticaret hacmi, siyasi ilişkilerin bozulmasına rağmen istikrarlı bir şekilde devam etti. Aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere, 2016 ve 2017 yıllarında kısmi düşüş yaşansa da sonraki yıllarda yeniden bir toparlanma yaşandığı görülüyor. Mısır 110 milyona yaklaşan nüfusu ile uygun koşullarda üretim ve yatırım tedarik edebileceği ülkelere ihtiyaç duyuyor. Türkiye açısından bakıldığında ise Mısır hem nüfusu hem de Afrika’ya açılan kapı olması dolayısıyla Türkiye ekonomisine katkıda bulunabilecek bir konuma sahip.
Mısır’ın 10 yıldır 240-260 milyar dolar aralığında değişip duran GSYİH’si nüfus artışının çok gerisinde kalmış durumda. Dolayısıyla kişi başına düşen gelir azalmış ve gelir dağılımı gittikçe dengesizleşmişti. Ekilebilir tarım arazisi miktarı ise yüzde 30-35 bandında seyretmekte ve maalesef son yıllarda yaşanan kuraklık tarım sektörünü daha büyük zorluklara düşürüyor. Sudan barajının tamamlanması ise kullanılabilir su oranını düşürecek ve tarımsal verimliliği azaltacak. Bu alanlarda Türkiye’nin Mısır’a yapacağı know-how transferi ve diğer katkılar, gelecekte yaşayabileceği sıkıntıları azaltabilir.
Türkiye ile Mısır arasında gerçekleşen diplomatik müzakereler beklenen hızda ilerlemese de 8 yıllık kesintinin ardından olumlu bir havada seyrediyor ve önemli bir kırılma yaşanmaması durumunda müzakerelerin devam etmesi bekleniyor. Önümüzdeki dönemde müzakerelerin olgunlaşması ve karşılıklı olarak güven oluşturulması durumunda bütün konularda kapsamlı mutabakat sağlamayı beklemeksizin büyükelçilerin karşılıklı olarak atanması gündeme gelebilir.
Bu adım siyasi normalleşmeyi kolaylaştırmakla kalmayacak, iki ülkedeki akademisyenler, gazeteciler, entelektüeller ve iş insanları için hem psikolojik rahatlama hem de hareket serbestisi sağlayacak.