1980’de “Hisseli Harikalar Kumpanyası” güçlü bir kadro ile İstanbul Şan Tiyatrosu’nda ilk gösterimini yaptı. Müzikalin kadrosunda kimler yoktu ki… Adile Naşit, Erol Evgin, Nevra Serezli, Ayşen Gruda, Turgut Boralı, Mehmet Ali Erbil… Haldun Dormen’in yazıp yönettiği Çiğdem Talu ve Melih Kibar’ın şarkılarına imza attığı müzikalin açılışını ise Kartal Kaan yapıyordu. Kaan, “Hisseli Harikalar Kumpanyası burası açıyor perdelerini” diyerek Türk müzikal tarihindeki bir devrin perdesini de aralıyordu.
Kartal Kaan, müzik ile ilk bağını ise şöyle anlatıyor:
“Annem ve babam öğretmen olduğundan dolayı Mardin’de dünyaya geldim. Fakat ondan sonra babamın tayini çıktı ve Antalya’ya dönüş yaptık. Büyüme çağımda etrafımdaki arkadaşlarım sesimin güzel olduğunu söylüyordu. Bunun verdiği özgüvenle 1969 yılında müziğe başladım.
70-71’e kadar çeşitli orkestralarda dans müziğine dair denemelerim oldu. İstanbul’a geldiğimde de 70’li yılların ortalarında ise Samatya’daki ünlü Nil Düğün Salonu’nda arkadaşlarımla Delikanlılar grubunu kurduk.
Ercan Turgut, Ali Çetin, Timur Arda ve benden oluşuyordu. Şenar Yurdatapan ve Atilla Özdemiroğlu’nun ortaklığındaki Şat Yapım bünyesinde plaklarımız çıktı. Tanınmaya başlayınca da Sezen Aksu ve Melike Demirağ ile 75 gün süren Anadolu turnesine çıktım.
Delikanlılar grubu ile de çeşitli gazinolarda şovlarımız oldu. 80’lerin sonunda grubumuz dağılınca da müzikal yıllarım başladı.”
Adile Naşit hayatında olanları sahneye yansıtmazdı
80’lerin başında Türkiye’de birçok müzikal ve kabare perdelerini açıyor. Müzikaller için altın yıllar diyebiliriz.
Kartal Kaan da ilk olarak 1979’da Erol Günaydın’ın da rol aldığı “Yedi Kocalı Hürmüz” müzikalinde yer alıyor.
Kaan, “Hisseli Harikalar Kumpanyası”na seçilmesini sağlayacak yolun başlangıcını şöyle anlatıyor:
“Zannediyorum ki müzikallere seçilmemdeki en birinci faktör, sesimin iyi olmasıydı. Daha sonra da rol kabiliyetimdi. Çünkü biliyorsunuz müzikal, dans, oyun ve ses yani her şeyin bütün olarak birbirine geçmesidir. Gösterilen koreografiyi de iyi yapmak zorundasınız. Dans ederken şarkı da söyleyebilmeniz gerek. Haldun Dormen beni ‘Yedi Kocalı Hürmüz’de gördükten sonra ‘Hisseli Harikalar’da kesinlikle olmamı istemiş. 1980 yılının başında Dormen’in yazıp yönettiği bu müzikale seçilmem de bu sayede oldu. Müzikal çok büyük ses getirdi. Şan Tiyatrosu’nun gişesinden Taksim Meydanı’na kadar kuyruklar olurdu.”
1980’li yıllar, Kartal Kaan ve yakın arkadaşı Selçuk Ural…
2 SENEDE 500 TEMSİL
Sanatçı, “Hisseli Harikalar Kumpanyası nasıl bir dünyaydı?” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Çok keyifli bir dünyaydı. Anlatılmaz yaşanır. Adile Abla, çok gırgır ve neşeli bir insandı. Bizi kuliste hep güldürürdü. Adile Abla’dan ciddilik hiç görmedim. Sahneye çıktığı zaman sorunlarından eser kalmazdı. Bazı komedyenler sahne dışı ciddidir. Ben Adile Abla’dan böyle bir şey görmedim. O sahne ya da kuliste hayatında olanları yansıtmazdı.
Erol Evgin, çok disiplinli biriydi. Mehmet Ali Erbil, çok matraktı. En sinirlimiz yapımcımız Egemen Bostancı’ydı. Çok normal çünkü para ondan çıkıyordu. Turnelerde iş bittikten sonra davetler olurdu, yemeklerde buluşulurdu. ‘Hisseli Harikalar Kumpanyası maliyetli bir işti. Grubu toparlamak, ona göre salonlar bulmak zordu. 2 senede 500 temsil yapmıştık. Belki tekrar yapılabilse ilgi olabilir. Tabii izleyici de çok değişti. Oyun bittiğinde çok duygusal anlar yaşandı. Bu oyun hayatımda çok önemliydi. O temsili oynayan herkes için de… Herkes ondan sonra müzik anlamında başka işlere atıldı.
Kastelli yurtdışına
kaçınca oyun da bitti
Kartal Kaan, müzikallere devam ediyor ve 1982 yılında Nevra Serezli, Hüseyin Kutman, Suna Pekuysal ile “Geceye Selam”da rol alıyor: “O müzikali Banker Kastelli’nin Kastelli Vakfı’nda günün yıldızlarıyla oynadık. 83 yılında Kastelli yurtdışına kaçınca, müzikal 100 temsilde bitmek zorunda kaldı. Araya bir de sinema filmleri sıkıştırdım. Adile Naşit ve Ayşen Gruda ile ‘Şıngırdak Şadiye’ ile ilk aktörlük deneyimimi yaşadım. Daha sonra 89 yılında ‘Evita’ müzikalinde başrol oldum. Hürriyet’in o zamanlar İzmir’deki çadır sahnesinde ‘7’den 77’ye Gökkuşağı Altında Müzikallere Selam’da yine oradaydım.”
Tüm bu müzikal yoğunluğunun arasında Kaan’ın “Köy Düğünü” şarkısı da ünleniyor:
“O şarkıyı hâlâ daha sahnede söylememi istiyorlar. Bazı şarkılar kafa kağıdı gibidir. Herkesin meşhur olduğu şarkılar vardır. Benim de o… Aysel Gürel’in sözlerini yazdığı ‘Meyhanenin Kanunu’ da öyle şarkımdır. Onun da modası hiç geçmez.”
Sanatçı, 2000’li yıllarda ise ‘Eski Dostlar’ grubuyla sahne çalışmalarına başlayıp çeşitli konserler veriyor:
“Bu konserlerin arasında 2000’lerde beni mutlu eden projelerde de yer aldım. Tiyatro Kedi ile tanıştım. 2004 yılında Deniz Türkali ile ‘Kamelyalı Kadın’, 2007 yılında ‘Casablanca’yı Türkiye’de tiyatroda ilk kez biz sahneledik.”
Kaan, “70’lerin ruhu sizce nasıldı?” sorusuna şöyle yanıt veriyor:
“Kalıcı şarkılar yapıldı o zaman. Sözleri çok güzeldi şarkıların. O yıllara dönüş var. Benim de şarkılarım çaldığı zaman hâlâ merakla dinleniyor.”
En büyük hayalim büyük bir orkestrayla sahneye çıkmak
70 yaşındaki Kartal Kaan, İstanbul’da yaşıyor ve hâlâ sahneye çıkmanın heyecanını yaşıyor:
“İstanbul’da yaşıyorum ama baba tarafım Antalyalı olduğundan oraya da gidip geliyorum. 8 yaşındaki torunumla vakit geçirmeyi seviyorum. Oğlumla gelinimin Antalya’da seslendirme stüdyoları var, reklam müzikleri yapıyorlar. Pandemi yüzünden uzak kaldığım sahnelere çıkmayı özlüyorum. ‘Hey Gidi Günler’ grubuyla sahneye çıkıyorduk. Bu süreçten dolayı ara verdik.”
Kaan “Sahneye küstüğünüz zamanlar oldu mu?” sorusuna şu cevabı veriyor:
“Küslük demeyelim de ona ara vermek diyelim. Kısa süreli bir uzaklaşma oldu. Fakat sahneye adım attığım zaman aynı coşku ve heyecanla şarkılarımı seslendiriyorum. Zaten heyecan biterse biz de biteriz. Sahneden bir saat önceden heyecanlandığımdan kuliste yürümeye başlarım.” Sanatçı, en büyük halini şöyle anlatıyor: “Sanat hayatımda ‘keşke bunu yapsaydım’ dediklerim var. Büyük bir orkestrayla konser vermek isterdim. O içimde kalmıştır hep.”
Haldun Dormen gibi kibar adamı
sinirlendirdik
“Hisseli Harikalar Kumpanyası’nın son temsillerinden birini Kadıköy’de oynuyorduk. Sona geliyoruz diye herhalde oyunda her oyuncu metinden farklı cümleler ekliyordu repliklerine. Haldun Dormen de bizi gizli gizli izliyormuş. Onun da böyle şeylere tahammülü olmaz. Oyun bitimi sinirli bir şekilde yanımıza geldi ve ‘Ben başka temsil mi izledim? Hangi temsil bu? Hisseli Harikalar değil bu galiba’ dedi. Sonrasında çöp bidonuna hızlı bir tekme attı. Onun gibi kibar adamı sinirlendirmiştik. Ertesi gün oyunu hazır olda oynadık.”