Diyarbakır’da doğan Seda Baskın, Mersin’de küçük bir kasabada 18 yaşına kadar yaşadı. Liseden mezun olup Biyomedikal Mühendisliğini kazandı ancak bölümü hayalleri uğruna yarım bıraktı ve tekrar üniversite sınavlarına girmeye karar verdi. Çevresindeki bir çok kişi başaramayacağını sandı ve herkes ondan ümidini kesmişti. Tek başına diyetisyen olma hayaliyle bütün olumsuz baskılara direnerek Kastamonu Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünü kazandı. Sizlere şöyle bir tavsiyesi var bu anısından edindiği tecrübeyle; “Sakın vazgeçme, gök yüzü dağ olur yüreğinize devrilir bazen ama kimse size güneşi sunmayacak, onu sadece siz elde edebilirsiniz.” Bölümünün ilk yılını bu üniversitede okuduktan sonra daha kapsamlı eğitim almak amacıyla köklü bir üniversite olan Trakya üniversitesine 3.60 ortalama ile geçiş yaptı. Üniversite öğrencilerinin çoğunun hep ilk senesinde geçiş yaptığı ama sonrasında karşılaşabileceği güçlüklerden vazgeçtiğini çok gördü ve bu konuda sizlere; “Kendinize inanın ve hayatta her şeyin üstesinden tek başınıza gelmenin tadına bakın, o zaman bir daha asla aç hissetmeyeceksiniz.” dedi. Geçiş yaptığı ilk yılda fazladan bir çok ders almasına rağmen hiçbir dersinde başarısız olmadı ve alanında bir çok seminer, kongre ve kurslara katıldı.
Bitirme tezi olarak meslektaşı Dilan Yılmaz’la birlikte çok ilgi duyduğu fiztoterapi üzerine araştırma yaptı ve içinde sarı kantaron, giseng, kinoa, biberiye, zerdeçal gibi yaklaşık 60 bitki yer aldı. Ayrıca bitkisel ilaçlar için de bir bölünü ayırdı ve sağlık açısından değerlendirmelerini inceledi. Bitkilerden eczacılık sektöründe ilaç üretilirken kendisinin bitkilerin gücüne kapılmaması imkansızdı. Araştırması için yaklaşık 140 makale kullandı ve 400 den fazla makale taraması yaptı. Ayrıca organ naklinde beslenme konusunda seminer çalışması yapmış olup bu çalışmasında kalp, böbrek, karaciğer, akciğer yetmezlikleri ve nakillerinde beslenmeyle alakalı 72 makaleden yararlanarak araştırmasını güçlendirdi. Hayatın her anının çok kıymetli olduğuna inandığı için sorumluluk zamanı geldiğinde sorumluluğunu yerine getirdikten sonra her zaman ruhunun sesini dinleyerek hiçbir anını boş geçirmeden hayatına devam etmektedir.