Kütahya’nın Simav ilçesinde meydana gelen deprem, Türkiye’nin deprem kuşağında her an tetiklenebilecek fay hatlarını yeniden gündeme taşıdı. Depremin ardından açıklamalarda bulunan yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, sosyal medyadan yaptığı değerlendirmede “Çok önemli” diyerek dikkatleri bölgedeki belirli bir fay hattına çekti. Görür’ün uyarısı, hem bilim çevrelerinde hem de kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
Görür, yaptığı açıklamada Simav’daki depremin Batı Anadolu Fay Zonu içerisinde yer aldığını ve bu hattın geçmişte büyük sarsıntılara yol açtığını hatırlattı. Uzman isim, “Bu bölge, enerjisini periyodik olarak boşaltan bir fay hattı üzerinde. Ancak bu son hareketlilik bize bölgesel gerilimin yeniden arttığını gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Yer bilimciye göre, Simav çevresi sadece Kütahya için değil, Ege’nin tamamı için bir stres alanı konumunda. Görür, özellikle Gediz, Uşak, Balıkesir ve Afyonkarahisar illerini kapsayan geniş bir deprem kuşağına dikkat çekti:
“Batı Anadolu’daki bu fay zonu, Ege Bölgesi’ni doğudan batıya kadar kesen, birbirine paralel çok sayıda kırık sisteminden oluşuyor. Bu sistemin her hareketi, bir diğerini tetikleme potansiyeline sahip.”
Görür, bu tür depremlerin “izole olaylar” olmadığını, aksine bir zincirin halkaları gibi değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Yani bir bölgede meydana gelen 4-5 büyüklüğündeki bir deprem, başka bir segmentteki fay hattını harekete geçirebiliyor.
Deprem uzmanı, özellikle Simav Fay Zonu, Gediz Fay Zonu ve Emet Fay Zonu gibi yapısal hatların yüksek risk taşıdığını belirterek, bu bölgelerde yaşayan halkın ve yerel yönetimlerin acil önlem planlarını güncellemesi gerektiğini söyledi.
“Bu bölge çok önemli.” diyen Görür, açıklamasında şu çarpıcı ifadeleri kullandı:
“Simav, Gediz, Emet hattı boyunca deprem potansiyeli halen çok yüksek. Bu hattın çevresinde yaşayan vatandaşlarımız dikkatli olmalı. Yerel yönetimler, mikro-bölgeleme çalışmalarını hızla tamamlamalı. Aksi halde ileride daha yıkıcı depremlerle karşılaşabiliriz.”
Ayrıca, Türkiye’nin genel deprem haritasında “Batı Anadolu Fay Kuşağı”nın en aktif ikinci bölge olduğuna dikkat çekti. Kuzey Anadolu Fay Hattı kadar bilinmese de, bu bölgenin sismik aktivitesi her geçen yıl artıyor. Görür’e göre, Batı Anadolu’da enerjisini uzun süredir boşaltmayan bazı segmentler var ve bu durum, ilerleyen dönemde daha büyük sarsıntıların habercisi olabilir.
Görür’ün bu açıklamaları, kamuoyunda “Batı Anadolu yeniden mi hareketleniyor?” sorusunu gündeme getirdi. Son haftalarda hem Ege Denizi açıklarında hem de kara içinde ardı ardına yaşanan küçük depremler, bölgedeki jeolojik hareketliliğin arttığını gösteriyor.
Bilim insanları, Türkiye’nin jeolojik yapısının sürekli enerji biriktirdiğini ve bu enerjinin zaman zaman küçük, bazen de yıkıcı depremlerle boşaldığını belirtiyor. Simav depremi, bu döngünün bir parçası olarak görülüyor.
Prof. Dr. Naci Görür ayrıca, deprem sonrası sadece sarsıntının değil, bina güvenliği, yapı stoğu ve şehir planlaması konularının da gündeme alınması gerektiğini hatırlattı.
“Depremi durduramayız ama yıkımı önleyebiliriz. Yapmamız gereken şey, bilimsel gerçeklerle yüzleşmek ve bu ülkenin her yerinde risk yönetimini uygulamaya koymak.”
Uzman, özellikle Simav ve çevresindeki belediyelere, yapı denetimlerini sıklaştırma, zemin etütlerini güncelleme ve halkı bilinçlendirme çağrısında bulundu.
Sonuç olarak; Simav depremi sadece bir uyarı niteliğinde. Görür’ün işaret ettiği bölge, hem geçmişteki sarsıntılar hem de jeolojik hareketlilik açısından Türkiye’nin en kritik alanlarından biri. Uzmanlara göre, bu tür uyarılar dikkate alınmazsa, ülke benzer sarsıntılarda yeniden büyük kayıplar yaşayabilir.
Türkiye’nin önde gelen deprem bilimcisi Görür’ün sözleriyle:
“Deprem değil, ihmalkârlık öldürür. Biz hâlâ önlem almakta gecikiyoruz. Bu bölge çok önemli, hazırlıklar hemen başlamalı.”
