Dünya iki yıldır koronavirüsle salgınıyla tam anlamıyla boğuşurken, bir kötü haber de bilim adamlarından geldi. Bilim adamlarının açıklamarına göre, yapılan araştırmalar sonucunda dünyada kimyasal atakların oluşturduğu kirlenmeler ve iklim değişikliği doğanın tehlike altında olduğunu belirtti.
Bilim insanları yapılan son araştırmalara göre, kimyasal kirliliğin artık “gezegen sınırını” aştığını duyurdu. Bu da Dünya gezegeni üzerine yapılan insan kaynaklı değişikliklerin gezegeni son 10.000 yılın istikrarlı ortamının dışına ittiği anlamına geliyor. Uzmanlara göre dünyayı saran Kimyasal Kirlilik kokteyli artık insanlığın yaşamı için bağlı olduğu küresel ekosistemlerin istikrarını tehdit ediyor!
En yüksek endişe kaynakları arasında tarımda kullanılan böcek ilaçları, endüstriyel bileşikler ve antibiyotikler dahil olmak üzere 350.000 sentetik kimyasalın yanı sıra plastikler de bulunuyor. Plastik kirliliği artık Everest Dağı’nın zirvesinden en derin okyanusların dibine kadar her yerde bulunurken PCB’ler gibi bazı toksik kimyasallar uzun ömürlülükleri ve yaygınlıklarıyla dikkat istanbul escort çekiyor.
SRC’nin baş araştırmacı olan doçent Dr. Sarah Cornell, “İnsanlar kimyasal kirliliğin kötü bir şey olduğunu uzun zamandır biliyor. Ancak bunu küresel düzeyde düşünmüyorlar. Bu çalışma, kimyasal kirliliğin, özellikle plastiklerin, insanların gezegeni nasıl değiştirdiğinin hikayesindeki rolünü ortaya çıkarıyor,” açıklamasında bulundu.
KİMYASAL KİRLİLİK EKOSİSTEM DENGELERİNİ BOZULUYOR
Kimyasal kirlilik, tüm yaşamı destekleyen biyolojik ve fiziksel süreçlere zarar vererek Dünya’nın sistemlerini tehdit ediyor. Örneğin, tarımda kullanılan böcek ilaçları, ana hedefleri olmayan birçok başka böceği de yok ederek tüm ekosistemin ve dolayısıyla temiz hava, su ve gıda dengesine zarar veriyor.
Araştırma ekibi adına konuşan Stockholm Direnç Merkezi’nden (SRC) doktora adayı araştırma görevlisi Patricia Villarrubia-Gómez, “1950’den bu yana kimyasal üretiminde elli kat artış oldu ve bunun 2050 yılına kadar tekrar üç katına çıkması bekleniyor. Toplumların üretip çevreye yeni kimyasallar salma hızı, insanlık için güvenli bir çalışma alanı içinde kalma hedefiyle tutarlı değil,” diyor.
Araştırmanın parçası olmayan St. Andrews Üniversitesi’nden Profesör Sir Ian Boyd şunları ise söyledi: “Çevrede üzerindeki kimyasal yük yaygın ve sinsi bir şekilde artıyor. Bireysel kimyasalların toksik etkilerini tespit etmek zor olsa bile, bu, toplam etkinin önemsiz olacağı anlamına gelmez. Şu anda yürürlükteki yönetmelikler, bu etkileri tespit etmek veya anlamak için tasarlanmadı. Sonuç olarak neler olup bittiğine nispeten körüz. Etkiler konusunda bilimsel kesinlik düzeyinin düşük olduğu bu durumda, yeni kimyasallara ve çevreye salınan miktara karşı çok daha ihtiyatlı bir yaklaşıma ihtiyaç var.”
Eskiden İngiliz hükümetinde baş bilim danışmanlığı yapmış olan Boyd 2017’de, dünyanın dört bir yanındaki yasal düzenleyicileri böcek ilaçlarını endüstriyel ölçekte farklı arazilerde kullanmanın güvenli olduğu yönündeki varsayımlarının yanlış olduğu konusunda uyarmıştı.
PROFÖSÖR ALMROTH: BAZI ETKİLERİ TERSİNE ÇEVİRMEK İÇİN YAPABİLECEĞİMİZ ŞEYLER VAR
Kimyasal kirliliğin bir gezegen sınırını aşıp aşmadığını belirlemek zor bir iştir, çünkü öncesi durumuna dair bir bilgi bulunmamakta. Örneğin, iklim krizi bağlamında atmosferdeki sanayi öncesi CO2 seviyesini biliyoruz, kimyasal kirliliğin insanlık insan öncesine dair bir temelimiz bulunmuyor. Ayrıca kayıtlı kullanım altında çok sayıda kimyasal bileşik bulunuyor. Sayıları 350.000’i geçen kimyasallardan yalnızca küçük bir kısmının çevre güvenlik açısından etkileri değerlendirmeye alınmış.
Bu nedenle araştırmada durumu değerlendirmek için, hızla artan kimyasalların üretim oranı ve bunların yetkililerin etkileri izleme veya araştırma kabiliyetinden çok daha hızlı gerçekleşen çevreye salınması faktörlerini bir araya getiren bir ölçüm kombinasyonu kullanıldı. Çıkarılmasından çevreye sızmasına kadar olumsuz etkileri iyi bilinen fosil yakıtlar da bu kimyasallar arasında sayıldı. Bilim insanları, verilerin birçok alanda sınırlı olduğunu bildiklerini, ancak elde edilen kanıtların ağırlıkla gezegen sınırının ihlaline işaret ettiğini söylüyor.
Takımın bir parçası olan Göteborg Üniversitesi’nden Profesör Bethanie Carney Almroth, verdiği demeçte “Yolun her adımında işlerin yanlış yöne işaret ettiğine dair kanıtlar var. Örneğin, toplam plastik kütlesi artık tüm yaşayan memelilerin toplam kütlesini aşmış durumda. Bana göre bu, bir sınırı geçtiğimizin oldukça açık bir göstergesidir. Başımız belada ama bazı etkileri tersine çevirmek için yapabileceğimiz şeyler var,” dedi.
KİMYASAL KİRLİLİĞİN GEZEGEN SINIRI SADECE 4 KALDI
Kimyasal kirlilik gezegen sınırı, bilim adamlarının aşılması konusunda uyardığı dokuz sınırdan beşincisi oluyor. Diğerleri ise küresel ısınma, vahşi yaşam alanlarının yok edilmesi, biyolojik çeşitlilik kaybı ve aşırı azot ve fosfor kirliliğiydi. Daha aşılmayan sınırlarımızsa stratosferde ozon incelmesi, atmosferde aerosol yüklemesi, okyanusların asitlenmesi ve tatlı su tüketimi ve küresel hidrolojik döngüsünün bozulmasından ibaret.
TEHLİKEDEN NASIL KURTULABİLİRİZ?
Değişimin mümkün olduğunu dile getiren uzmanlar örnek olarak bizi zararlı ultraviyole ışınlarından koruyan ozon tabakasını tahrip eden CFC kimyasalları gibi bazı tehditlerin önlenmesinde büyük ölçüde başarıya ulaşılmasını gösterdi.
Villarrubia-Gómez de “Döngüsel ekonomiye geçiş gerçekten önemli bir konudur. Bu, malzeme ve ürünleri boşa harcamadan yeniden kullanılabilecek şekilde dönüştürmek anlamına geliyor,” diyerek ekonomik düzende yapılabilecek değişikliklere dikkat çekiyor.
Araştırmacılar, daha güçlü yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğunu ve sera gazı emisyonlarını sona erdirmeyi amaçlayan karbon salınımı hedefleri gibi gelecekte kimyasal üretim ve salıverme konusunda da sabit bir üst sınır olması gerektiğini söylüyor. Kimyasal kirlilik için Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneline benzer bir küresel bilimsel kuruluşun kurulması da dahil olmak üzere, kimyasallar ve plastikler konusunda uluslararası eylem için çağrılar artıyor.
Kaynak: Hürriyet.com.tr